Erken Tedarikçi Katılımı: Neden Önemli?
Erken tedarikçi katılımının önemini defalarca duyduğunuza eminim! Anlamı da gerçekten açık ve birkaç istisnai durum dışında da neredeyse herkes erken tedarikçi katılımının önemini kabul eder. Peki neden bu konunun altını her fırsatta çizmeye devam ediyoruz? Ya da daha doğru soru belki de şu: Neden şirketler bunu çalışma yöntemlerine entegre edemiyor?
Industry Week’in “En İyi Fabrika” anketinde, en iyi performans gösteren 25 aday şirketin %92’si ürün geliştirme sürecinde erken tedarikçi katılımının önemini vurgulamış. %92 gibi yüksek bir oran, şirketlerin de bunu değerli bulduğunu gösteriyor. Aslında erken tedarikçi katılımını başarıyla uygulayabilmiş birkaç iyi örnek de yok değil. Hangi şirket olduğunu tahmin edebilir misiniz?
Toyota’nın ürün geliştirme sürecinde tedarikçileri erken aşamada seçtiğini biliyoruz. Bunu yaparak Toyota, hem yapılacak işi garanti altına alıyor hem de tedarikçilerini genişletilmiş ürün geliştirme ekibinin bir parçası olarak sürece dahil ediyor. Kulağa harika geliyor, değil mi? Burada özellikle “tedarikçilerin genişletilmiş geliştirme ekibinin bir parçası olarak sürece dahil edilmesi” ifadesinin altını çizmek istiyorum. Çoğu şirketin tedarikçilerini yalnızca üretici olarak gördüğünü biliyoruz. Elbette onların şirket içi bilgi birikimini takdir ediyoruz ve süreçlerine büyük ölçüde güveniyoruz. Ancak kendimizi sadece bununla mı sınırlamalıyız?
Tata Nano’yu duymuş muydunuz? Bu son derece ekonomik arabanın geliştirilme süreci de, ürün tasarımının ilk aşamalarından itibaren tedarikçilerle kapsamlı bir iş birliği ile karakterize edilmişti ve tedarikçilere geniş tasarım esnekliği sağlanmıştı.
Tata Nano, Hindistanlı otomobil üreticisi Tata Motors tarafından üretilmiş ve pazarlanmış bir şehir otomobili. Özellikle motosiklet ve scooter kullanıcıları için tasarlanmış olan bu ekonomik araç, 10 Ocak 2008’de 2.500 ABD doları fiyatla piyasaya sürülmüştü ve piyasada 10 yıl boyunca kalmıştı!

TATA-Nano: 2 silindirli, 33hp gücüyle Hindistan’da piyasaya çıktığı ilk yıl 1.2 milyon adet satıldı.
LinkedIn’de yazıyı paylaşamadan yayınladığım duyuru amaçlı gönderimde şu noktaları vurgulamıştım: Tedarikçileri en baştan sürece dahil etmek, maliyet, kalite ve teslim süresini optimize eder ve geç aşamada yapılacak maliyetli tasarım değişikliklerini önler:
↘️ Üretimle ilgili riskleri azaltır.
↘️ Gereksiz maliyet tamponlarını minimize eder.
↗️ Tedarikçi uzmanlığından özellikle DfM/DfA için faydalanılır.
Şimdi bu konulara detaylı bir şekilde bakalım.
Üretimle İlgili Riskleri Azaltmak
Tedarikçileri sürece erken dahil etmek, çoğu zaman gereksiz maliyet artışına, tedarik gecikmelerine ve kalite sorunlarına neden olan “keyfi tasarım kararlarını” önlemeye yardımcı olabilir. Eğitimlerde, her kenarı “edge blend” ile yuvarlatılmış, “şık” ve havalı ve görsel açıdan harika görünen bir tasarım gördüğümüzde gülmekten kendimizi alamıyoruz. Bu tarz tasarımlar, biraz sert bir yorum gibi görünsede kişisel görüşüm bu tarz tasarımların, daha çok tasarımcıların CAD programlarını ne kadar iyi kullandıklarını göstermek için yaptıkları tipik bir keyfi tasarım kararı gibi geliyor! Bu yazıyı yazarken bile hafifçe gülümsüyorum (şeytani bir gülümseme!).
Bu tasarım daha sonra tedarikçiye, hatta bazen 2. veya 3. seviye tedarikçilere gönderilir. Rakamlarla konuşmayı sevdiğimden; söyle diyelim nihai üretici ile tasarımcı arasında en az 3 tane yüksek duvar var!
Özellikle 2. ve 3. seviye tedarikçileri ziyaret ettiğimde, genel şikayetleri hep aynı oluyor. Her zaman tasarım ekiplerinden çok uzak olduklarını ve parçaların fonksiyonlarını tam anlamadıklarını söylüyorlar. Sessiz çığlıkları genellikle duyulmuyor. Ama tahmin edin ne oluyor? Aslında hayat bulamayan harika fikirleri var (çoğu zaman)!
Tasarımcılar ve tedarikçiler erken aşamalarda bir araya geldiğinde, ortaya hem estetik hem de üretilebilir tasarımlar çıkabilir. Ancak dürüst olalım, pah kırılması (chamfer), yumuşak kenar geçişi (blend) kadar hoş görünmüyor!
Gereksiz Maliyet Tamponlarını (Buffer’ları) Minimize Etmek
Tedarikçilerle açık ve dürüst bir iş birliği yürütmek, karşılıklı saygı ve güvene dayalı bir ilişki kurmak, net maliyetleri düşürecektir. Neden mi?
🔹 Tedarikçinin parçanın tasarımına yardımcı olması, üretilebilirliği, kaliteyi ve teslim süresini büyük ölçüde iyileştirir.
🔹 Tedarikçiler, kendi üretim süreçlerine özel DfM kurallarını ve kısıtlarını bildiklerinden dolayı, en uygun tasarımı oluşturabilirler.
🔹 Ayrıca, müşteri-tedarikçi ilişkisi güçlendikçe, tedarikçiler de fiyatlandırmada daha esnek olabilirler:
- Parça gereksinimlerini daha iyi anlarlar,
- Maliyetleri en aza indirmek için müşterileriyle iş birliği yapabilirler,
- “Tanımadıkları müşteriler” için ekstra bir risk primi eklemelerine gerek kalmaz.
Bu son maddeye inanmak zor olabilir, ancak oldukça pratik bir nedeni var; tedarikçiler genellikle, yakından tanımadıkları, güvenmedikleri müşterilerle çalışırken gereksinimlerini veya ileride yapılacak olası değişiklikleri karşılamak için fiyatlarına gizli bir “risk primi” ekleyebilir.
DfM/DfA için Tedarikçi Uzmanlığından Yararlanmak
Müşterileriyle güçlü bir iş birliği içinde çalışan tedarikçiler, en düşük toplam maliyeti sağlar:
✅ Müşterinin karşılaşabileceği zorlukları erken aşamada anlayarak çözüm üretirler.
✅ Benzer uygulamalardan edindikleri tecrübeleri ve dersleri paylaşırlar.
✅ “Ya şöyle olursa?” tarzındaki önerileri, üretilebilirliği en üst düzeye çıkarmak için erken aşamada sunarlar.
Bu noktalar ve yazıyla anlatmanın zor olduğu bir çok fayda bulunuyor. Eğer bir tasarımcıysanız ve bu yazıyı buraya kadar keyifle okuduysanız, yapmanız gereken şey, haftaya pazartesi üzerinde çalıştığınız tasarımın tedarikçisini ziyaret etmek!
Kendi deneyimlerimden biliyorum ki, bu tür iş birlikleri müşteri ve tedarikçi arasındaki öğrenme ilişkisini geliştirir ve her projeyi daha verimli ve hızlı hale getirir.
Peki, Neden “Erken”?
Tedarikçilerin önceden seçilmesi kritik öneme sahiptir. Teknik ekipler ve tasarımcılar için erken katılımın sayısız avantajı varken, pazarlama ve rekabet açısından bu durum bazen olumsuz görülebilir. Ancak, erken tedarikçi seçimi için geliştirilebilecek detaylı süreçler bu açığı kapatabilir ve teknik ekiplerin en iyi kararları almasını sağlar.
Tedarikçinizi sürece geç dahil ederseniz, tasarım mühendisleriniz üretim süreçlerini tam anlamıyla bilmiyorsa (ki malesef çoğu zaman bilmiyorlar), tasarım üretilebilirlik açısından optimize edilmemiş olur. Daha da kötüsü, tedarikçinin tasarımı üretilebilir hale getirmek için değişiklik yapması çok zorlaşır çünkü:
1️⃣ Mühendislik değişiklikleri için zaman olmaz,
2️⃣ Ne müşteri ne de tedarikçide projenin ilerleyen aşamalarında bu durumlar için bütçe ayrılmış olmaz,
3️⃣ Bazı parçalar zaten piyasaya sürülmüştür ve değişiklik yapma şansı yoktur. Kaçırılmış fırsatlar!
Tedarikçi Seçimi Nasıl Yapılmalı?
Ben bir mekanik tasarım mimarıyım ve DfMA ile GD&T üzerine eğitimler veriyorum, dolayısıyla tedarik yönetimi benim uzmanlık alanım değil. Ancak, üzerinde düşünmeye değer bazı kritik noktalar aşağıdaki gibi:
1️⃣ Tedarikçilerin yetkinlikleri. Örneğin: Deneyimleri, ürettikleri parçalar, tamamladıkları projeler, kullandıkları takımlar, üretim/montaj makineleri, test ekipmanları, üretim ortamı.
2️⃣ Müşteri portföyü, geçmiş ilişkiler, kanıtlanmış performans geçmişi.
3️⃣ Resmi finans raporları, yıllık raporlar gibi kaynaklarla finansal istikrarın değerlendirilmesi.
Bu anlamda tek kişilik firmalardan kaçınılmalı! Vurgulamak istediğim bir nokta, kararınızı sadece en düşük fiyat teklifine göre vermemelisiniz!
4️⃣İletişim ve teslimat açısından yerel tedarikçiler!
Yukarıdaki maddeler kadar önemli olan bir diğer konu ise tedarikçinin şirket kültürü, ilk toplantıda hissettiğiniz sinerji, birlikte çalışma istekliliği, tasarıma katkı sağlama motivasyonu ve yeni fikirler sunmalarıdır. Ve bunun yanında, hatta her şeyin üstünde: Dürüstlük ve şeffaflık!
“Toyota, tedarikçilerin bağımsız düşünmesini, gereksinimleri sorgulamasını ve sürece katma değer sağlayacak fikirler sunmasını ister.”
Felsefe odaklı bir şirket olan Honda, doğru tutum, motivasyon, hızlı tepki verme yeteneği ve genel yetkinliğe sahip bir tedarikçiyi bulmaktansa, ürün ve süreç bilgisini öğretmenin daha kolay olduğunu düşünmektedir.
Toyota’nın otomotiv işinin kurucusu Kiichiro Toyoda, şunu söylemiştir:
“Özellikle birinci seviye tedarikçiler, araştırma sürecinde ortak olmalıdır. Biz onlardan sadece bir şey satın almayız, bizim için bir şeyler üretmelerini sağlarız.”
Peki biz ne yapmalıyız?
Aslında, kaçınmamız gereken şey çok net: Bir tedarikçiye sadece teknik bir şartname atıp fiyat teklifi istemek yerine, üretilebilirliği optimize etmek için onlarla birlikte çalışmalıyız. Eğer beni takip ediyorsanız, tedarikçilerle doğrudan etkileşime girmeyi ve sahada ziyaret etmeyi çok seven biri olduğumu biliyorsunuz.
Makaleyi bitirmeden önce biraz daha derine inelim mi?
Lütfen aşağıdaki ifadeler üzerinde düşünün. Katılıp katılmadığınızı yorum olarak paylaşın! Burada kesin doğru veya yanlış cevap yok, her durum kendi özel şartları içinde farklı açılardan detaylıca değerlendirilmeli diye düşünüyorum:
- Üretim hacmi artınca tedarikçiyi değiştirmek
Bu konuyla ilgili hem olumlu hem olumsuz tecrübelerim oldu. Bu çok kötü bir karar olabilir, şöyle ki yeni bilinmezlikler nedeniyle beklenmedik sorunların çıkması çok olası tam da üretim hacminin artışa geçtiği bir zamanda. Böyle bir kararla, sürece yeni bir değişken ve ekstra geçiş süreci eklemiş olursunuz. Özellikle önceki tedarikçi bazı kritik bilgileri TPD’de (Teknik Dokümanda) yeterince iyi belgelemediyse! Öte yandan, eğer üretim yöntemini değiştiriyorsanız, bu büyük bir fırsat da olabilir! Örneğin freze gibi limitli bir kapasiteden döküme geçiyorsanız! - Daha düşük maliyet için tedarikçi değiştirmek
Mantıksal olarak kulağa harika geliyor. Ancak gizli maliyetlere dikkat edilmeli! Değişim sürecinin toplam maliyeti, beklediğiniz tasarruftan daha yüksek olabilir. Yukarıda saydığım belirsizlikler bu durumda da kesinlikle geçerli. - Size (ve kendime de) son bir zorlayıcı soru!
Kalite sorunları yaşandığında, müşteriler tedarikçilere karşı ne kadar sert olmalıdır? İlk hayal kırıklığında tedarikçiyi bırakmak iyi bir fikir mi? Belki de onlarla birlikte çalışıp iyileştirme yapmak çok daha sürdürülebilir bir çözüm olabilir. Genç bir mühendisken tedarikçilere bazı durumlarda çok sert hatta acımasızca yakklaşıyordum; düşük kalite, iletişim sorunları vb. konularda onları suçluyordum. Yaş aldıkça ve tecrübe kazandıkça ilişkilerin, güvenin, iş birliğinin ve karşılıklı anlayışın ne kadar değerli olduğunu daha iyi anladım. Aslında, her zorlu proje, ilişkiyi, iş birliğini, diyaloğu ve geri bildirimi geliştirmek için büyük bir fırsattır.
Eğer içeriği beğendiyseniz, lütfen beğenin, paylaşın ve yorum yapın!
Bu yazının İngilizce versiyonu LinkedIn’de yayınlandı!
Ve unutmayın: Fonksiyonellik kritik ama DfMA kârı belirler! 😉
BONUS:
“Tedarikçilerimizi iş ortaklarımız olarak düşünmeliyiz.”
Taiichi Ohno, Toyota Üretim Sistemi’nin Geliştiren Kişi. Toyota, Keiretsu adı verilen ve tedarikçilerle yakın çalışma esasına dayanan bir sistem geliştirdi.
“Toyota, tedarikçileri kendi şirketinin bir uzantısı olarak görür ve onları ürün geliştirme sürecinin başından itibaren entegre eder.”
Jeffrey K. Liker, Toyota Tarzı Kitabının yazarı.
“Toyota’nın tedarikçilerinden süreçleri sürekli iyileştirmeleri ve Toyota’nın kendisi gibi fikirler üretmeleri beklenir.”
John Shook, Eski Toyota Yöneticisi ve Yalın Üretim Uzmanı.
“Bir otomobil üreticisi, ancak tedarikçileri kadar iyidir.”
Shoichiro Toyoda, Toyota’nın Eski Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanı
“Batılı şirketler genellikle tedarikçileri daha düşük fiyatlar için sıkıştırmaya odaklanırken, Toyota tedarikçilerini daha rekabetçi hale getirmeye odaklanır.”
James P. Womack & Daniel T. Jones, Yalın Düşünce kitabının yazarı.
“En iyi sonuçlar, tedarikçilerin sadece parça teslim etmekle değil, ürünün başarısından sorumlu hissetmesiyle elde edilir.”
Fujio Cho, Toyota’nın Eski Başkanı
“Toyota bize en iyi tedarik zincirlerinin sadece lojistikle değil, güven ve karşılıklı büyümeyle ilgili olduğunu öğretti.”
Martin Christopher, Tedarik Zinciri Uzmanı
Share this content:
Yorum gönder